YARGITAY 11 CEZA DAİRESİ NELER OLUYOR? FETÖ KUMPAS DAVASI NEDEN KAPATILDI?

Yargıtay 11 Ceza Dairesi ,Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi (Eski 2011/402 Esas) Yeni Dosya No 2013/337 Esas olan kumpas davasında ,Yargıtay 11 Ceza Dairesi 2018/4349Esas- 2022-10675 Karar ile bu davayı gerekçelendirmeden üstelik daire savcısının 4 yıl önce gerekçeli olarak yazmış olduğu BOZMA TEBLİĞİ HİÇ DİKKATE ALINMADAN ,FETÖ -PKK KUMPAS davası nasıl olduysa kapatılmıştır. BİLİRKİŞİ SONUÇ BÖLÜMÜNE ATIF YAPILARAK HÜKÜM KURULAMAZ!

YARGITAY 11 CEZA DAİRESİ NELER OLUYOR? FETÖ KUMPAS DAVASI NEDEN KAPATILDI?
01 Kasım 2022 - 12:11 - Güncelleme: 21 Kasım 2022 - 23:40

Yargıtay 11 Ceza Dairesi ,Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi (Eski 2011/402 Esas) Yeni Dosya No 2013/337 Esas olan kumpas davasında ,Yargıtay 11 Ceza Dairesi 2018/4349Esas- 2022-10675 Karar ile bu davayı gerekçelendirmeden üstelik daire savcısının 4 yıl önce gerekçeli olarak yazmış olduğu BOZMA TEBLİĞİ HİÇ DİKKATE ALINMADAN ,FETÖ -PKK KUMPAS davası nasıl olduysa kapatılmıştı

 BİLİRKİŞİ SONUÇ BÖLÜMÜNE ATIF YAPILARAK HÜKÜM KURULAMAZ!

 




BU GEREKÇELİ HUKKA YASALAR UYGUN SAVCI TEBLİĞNAMESİ DİKKATE NEDEN ALINMAMIŞTIR?


HER NEDENSE YARGITAY 11 .CEZA DAİRESİ  , BOZMA TEBLİĞNAMESİNİ BU DOSYADA KENDİ İÇTİHATLARINA AYKIRI OLARAK KENDİ İÇİNDE BİLE ÇELİŞKİLİ BİLİRKİŞİ RAPORUNUN HÜKME ESAS ALINMASI (DİĞER  SANIK LEHİNE OLAN ADLİ TIP VE İZMİR POLİS KRİMİNAL RAPORUNU DİKKATE ALMAMASI VE MAHKEMECE İNCELENMESİ İÇİN GÖNDERİLEN DELİL NEDEN DİKKATE ALMADIĞI DA DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR HÜKME ESAS ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORUNA GEREKÇELİ OLARAK İTİRAZ EDİLMESİNE VE SANIK LEHİNE AYNI DOSYADA 2 MUHALİF BİLİRKİŞİ NEDEN DİKKATE ALINMAMIŞTIR.)
ONAMA VERMİŞTİR..

DAHA EVVEL BOZMA KARARI GEREKÇELİ OLARAK HAZIRLAYAN AYNI SAVCI ,
BU SEFER NEDEN KENDİ YAZMIŞ OLDUĞU TEBLİĞNAMEYE UYMAMIŞTIR?


BU DOSYANIN  HUKUKİ ,GEREKÇELİ OLARAK DEĞERELENDİRİLMESİ

 

Yargıtay 11 Ceza Dairesi ,Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi (Eski 2011/402 Esas) Yeni Dosya No 2013/337 Esas olan kumpas davasında ,Yargıtay 11 Ceza Dairesi 2018/4349Esas- 2022-10675 Karar ile bu davayı gerekçelendirmeden üstelik daire savcısının 4 yıl önce gerekçeli olarak yazmış olduğu BOZMA TEBLİĞİ HİÇ DİKKATE ALINMADAN ,FETÖ -PKK KUMPAS davası nasıl olduysa kapatıldı..

 BİLİRKİŞİ SONUÇ BÖLÜMÜNE ATIF YAPILARAK HÜKÜM KURULAMAZ!

10 milyon dolarlık haciz işlemiyle ilgili olarak ,
Yargıtay 11 Ceza Dairesi 
2018/4349Esas-2022-10675 Karar    gerekçesiz, yanlızca hükme esas alınan bilirkişi raporunun son bölümünü dikkate alarak ,hükme esas alınan bilirkişilerin savcılık soruşturması olmasına rağmen aynı dosyaya atanmasını ve 2 muhalif bilirkişi raporunun  olduğunu kendi kararına neden yazmadığı ve mahkemenin delil olarak incelemeye gönderdiği delili bilirkişilerce incelenmemesini ve diğer 2 farklı heyet resmi bilirkişi raporunu (Adli Tıp Kurumu ve İzmir Polis Kriminal heyet raporlarısanık lehine) tartışılmadan bu raporlara göre neden üstün bir rapor olduğuna çelişki giderilmeden karar vermesi hukuka ve yasalara açıkça aykırı olmasına rağmen karar vermesi dikkat çekicidir.


Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.11.2014 tarihli 2013/830 Esas ve 2014/502 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzereCMK'nin 231/11. maddesine göre hükmün açıklanmasına dair kararda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/3, CMK'nin 34 ve 230. maddeleri uyarınca gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi,

1-mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi,

2-hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi,

3-bu delillere göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun,

4-hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması,

5-delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerekirken somut olayda sanığın sabit kabul edilen fiilinin ne olduğu belirtilip buna dayanak olan deliller gösterilip tartışılmadan gerekçesiz hüküm kurulması, AYRICA DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DE DİKKATE ALINMAMASI DİKKAT ÇEKİCİDİR.

Yargıtay 11. Ceza Dairesinin kendi içtihatlarına bile karşı vermiş olduğu  davasında, bilirkişi raporlarının yeterli ve taraf itirazlarını karşılar nitelikte olmamasına rağmen  verdiği ilginç onama kararını inceleyeceğiz.

Somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir.

Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir.

Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir.

Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.

Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir.

Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Birçok Yargıtay kararında bilirkişi raporları arasında- Karaburun G / Adli Tıp Bülteni, 2017; 22(3): 200-207 - 203 - ki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumuna başvurulması gerektiği işaret edilmekteyse de bu husus sadece yerel mahkemeye yön göstermek amaçlı olup2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 23/C-3 maddesi de dikkate alındığında Adli Tıp Kurumunun resmi bilirkişi sıfatı bulunmasının onu son merci yapmayacağı ve kurum tarafından verilen raporlara sırf bu nedenle üstünlük tanınmayacağı açıktır. 

 
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 20.03.2007 tarihli (2007/2366-5280 esas ve karar sayılı) kararında “Adli Tıp Kurumu grafoloji (bugün adli belge inceleme şubesi olarak ismi değiştirilen bölüm kastedilmektedir) bölümünün imza incelemesinde son merci olarak kabulünün mümkün bulunmadığını” belirtmiş, yine aynı daire 26.11.2012 tarihli (2012/17547E, 34790K) kararında “Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü mümkün bulunmayıp, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması da yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük tanımayacağından anılan rapora itibar edilerek sonuca gidilemez.” demek suretiyle bu hususu vurgulamıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İDDİANAME VE MAHKEME AŞAMALARI 

Resmi belgede sahtecilik suçu nedeniyle verilen hükme yönelik yapılan incelemede;

Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı 2011-7042 Soruşturması Şikayetçi Avukatının yönlendirmesiyle Borçlu K.S 'NİN eski tarihli Fotokopi imzaları ve
Soruşturma ile hiçbir ilişkisi olmayan ,

1-Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesince kesinleşen 3 adet Daktiloyla yazılmış olan TARAFLARI FARKLI –TANZİM TARİHLERİ FARKLI daha evvel Jandarma Kriminal Şubesince incelenmiş olan Sahte senetler NEDEN İNCELEMEYE TABİ TUTULMUŞTUR?

Aydın Jandarma Söke Şubesi 16-08-2011 Tarihli eksik ve yetersiz bilimsellikten uzak bilirkişi raporuna göre Senetler üzerindeki imzaların Borçlu Kemal Sarıtaş Eli Ürünü olmadığına dair Kanaat raporu vermiştir.

2-Borçlu tarafa yakınlığıyla bilinen Aydın Cumhuriyet Başsavcısı FETÖ Tutuklanan ve ihraç edilen Başsavcı Ekrem Yiğit soruşturmayı yönlendirerek davanın Asliye ceza Mahkemesinde görülmesini sağlamıştır.
 
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 2011-1345 sayılı iddianame ,Normal de Resmi Evrakta Sahtecilik ve TCK 158/1-D Nitelikli Dolandırıcılıktan AĞIR CEZA MAHKEMESİNDE dava açılması gerekirken ,1 Hakimli Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesi ve jet hızıyla iddanamenin kabulü herşeyi açıklamaktadır.

Normalde GÖREVSİZLİK Kararı verilerek davanın Ağır Ceza Mahkemesinde yapılması gerekirdi.

Ama Orada 3 Hakim olduğundan Borçluların hakimleri etkileme şansları olmayacaktı.

Ama tek hakimli Asliye ceza mahkemesince istedikleri kararı alacaklardı ve bunu başardılar.

Görevsizlik kararı verilmeyerek dava Asliye ceza mahkemesinde sürdü.

3-Eksik ve Yetersiz Aydın Jandarma Söke Şubesince hazırlanan bilirkişi raporuna gerekçeli olarak itiraz etmemize rağmen O zaman FETÖ ile ismi anılan Hakim Hasan Şengöz tüm itirazlarımızı gerekçe belirtmeden 05.04.2012 tarihinde Resmi evrakta Sahtecilikten 3 yıl hapis cezası vererek davayı jet hızıyla bitirmişti.

Hakim Hasan Şengöz hüküm verdiği gün itirazlarımız üerine ‘ben biliyorum haklısınız ama yukarıdan çok baskı var diyerek ‘’davayı sonuçlandırmıştı.

Daha sonra hakim Hasan Şengöz’ün garip bir trafik kazasıyla Gaziantep’te ölmesi de hayli dikkat çekici ..

4-İtirazımız üzerine Yargıtay 11 .Ceza Dairesi 2013-1725E / 2013-4446K 19-03-2013 Tarihinde ‘Katılan tarafın iddiaları ile savunmada ileri sürülen hususlar birlikte değerlendirilerek gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi amacıyla A.M.S  Şirketin tanzim tarihinde hangi oda ve Ticaret Sicil memurluğuna kayıtlı olduğu ve senetlerin tanzim tarihinde şirket yetkilisinin kim yada kimler olduğu şirket tarafından kullanılan KAŞE bu kaşe olup olmadığı hususlarının araştırılması Senetler ve Garanti Sözleşmesindeki imzaların ve yazıların aynı anda,aynı kişi ve aynı kalemle yazılıp yazılmadığının araştırılması’’isteyerek BOZMA KARARI VERMİŞTİR.

BOZMA KARARINDAN SONRA

5—Garanti Sözleşmesi ve Senetler İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 22/08/2013 tarih BLG-2013/2055 sayılı Ekspertiz Raporu'nda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.

 
6- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi-Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 12/11/2014 tarih ve 27695533-101.02-2014/104055/10154 sayılı raporunda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.

7-Aydın 3. Asliye Ceza Mahkemesi FETÖ İmamı olduğu yüzünden tutuklanan mahkeme Hakimi Murat Saz dava dosyamızda 2 Resmi bilirkişi raporu (İzmir Polis Kriminal ve Adli Tıp Raporu İmzalar Borçlu K.S  ait olduğu )

‘’10 celsede 07-04-2015 Tarihinde Dosyanın karar verilmek üzere incelemeye alınmasına karar vermiştir.’’
 
Borçlu Vekilleri Parayla aldıkları Özel Bilirkişi raporunu(imza fotokopileri incelenmiştir.)Dosyaya sunarak Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenecek bilirkişi raporunun hazırlanmasında iş bu uzman Mütalasının değerlendirilmesi ve göz önünde bulundurulması diye Dilekçe vererek YÖNLENDİRME YAPMIŞTIR .


 

ÇÜNKÜ ÖZEL RAPORU HAZIRLAYANLAR ADLİ TIP SON RAPORU HAZIRLAYANLARIN ARKADAŞLARI HER NASILSA TUTUKLANAN (FETÖ ‘DEN )HAKİM MURAT SAZ BU İSTEĞİ KABUL EDEREK YÖNLENDİRMEYE ORTAK OLMUŞTUR.

‘’Kumpas davası 14 Duruşmada daha da açık bir hal almıştır.’’

Mahkeme Hakimi YANLIZCA BORÇLU VEKİLLERİNİN SUNDUĞU 15.07.2015 Tarihli dilekçedeki borçlu imzalarının incelenmesini talep etmiş ,bizim muvakatımız olmamasına rağmen (Borçlunun eski tarihli imzaları ile dava konusu olmayan tarafları başka sahte başka senetlerin incelenmesi)kabul edilmiştir.

Savunma hakkımız kısıtlanmış ve Adil Yargılamayı etkilemişlerdir.

Sahte deliller üreterek Suç işlemişlerdir.

-Mahkeme Hakimi Murat Saz FETÖ Aydın imamı olarak tutuklu yargılanmakta ve ceza almıştır
-Tüm savunma ve taleplerimizi hakim ilk andan itibaren reddetmiştir.
-Bizde 15 duruşmada 05-10-2015 Tarih

REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNDUK.

Ama talebimiz gerekçesiz olarak reddedildi.


-ADLİ TIP KURUMU 13 KLASÖR JET HIZIYLA 3 GÜNDE İNCELEMİŞ

Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 17-06-2015 Tarih

Sayı.27695533-101.02-2015/40215/4299

Raporunda Borçlu K.S ‘a ait ESKİ TARİHLİ İMZA FOTOKOPİLERİNİ ve DAVAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN TARAFLARI FARKLI-TANZİM TARİHİ FARKLI DAKTİLOYLA YAZILMIŞ İMZALARI inceleyerek ,Dava konusu Garanti Sözleşmesi ve Senetler üzerindeki Borçlu K.S ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI KANAAT Raporu düzenlenmiştir.

Bu raporu hazırlayan Bilirkişiler hakkında Savcılığa suç duyurusunda Bulunulmuştur.

Ama Bu raporu hazırlayan ve haklarında savcılık soruşturması olan Bilirkişiler her nasılsa

28-01.2016 raporunda bilirkişilik yapması Yargıtay İçtihatlarına da aykırı… 
9-Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 28/01/2016 tarih ve 27695533-101.02-2016/6188/913 sayılı raporunda ise; raporu düzenleyen 8 görevliden çoğunluğu oluşturan 6 tanesinin görüşünü yansıtan raporda FOTOKOPİ ÜZERİNDEN İNCELEME YAPILMIŞTIR.

İmzaların Borçlu K.S'ın eli ürünü olmadığı, söz konusu imzaların tersiminin yavaş, monoton ve kendi aralarında varyasyon içermeyecek biçimde atılmış olduklarından K.S'ın imzaları model alınarak takliden atıldıkları, söz konusu imzaların atan şahsın tanı unsurlarını R. Y açısından teşhise yeter oranda yansıtmadığından R.Y'ın eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde bir tespite gidilemediği belirtilmiş, bu rapordaki çoğunluk görüşüne katılmayan 2 görevlinin muhalefet şerhinde ise; imzaların Kemal Sarıtaş'ın eli ürünü olduğu belirtilmiştir.

RAPORA İMZA İNCELEMESİNDE ADLİ TIP UZMANLARI UZMAN OLAN FİZİK MÜHENDİSLERİ ÖMÜR ve AYŞEGÜL CENGİZ MUHALEFET ŞERHİ KOYMUŞLARDIR

HEM GARANTİ SÖZLEŞMESİ HEMDE İKİ ADET SENET ALTINDAKİ İMZALARIN K.Ş  ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU ŞEKLİNDE MUHALEFET ŞERHLERİ VARDIR.

BORÇLU’NUN İMZALARI BİZZAT KASTEN DEĞİŞTİRMİŞ YADA DEĞİŞİK BİR İMZA ATMASI HİÇ İNCELENMEMİŞ..

HÜKME ESAS ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORUNDA KENDİ İÇİNDE DAHİ MUHALİF GÖRÜŞ BULUNAN VE DAHA EVVELKİ RAPORLAR İLE DE ÇELİŞEN ,ÇELİŞKİLİ KESİN KANAAT İÇERMEYEN ADLİ TIP RAPORUNA GÖRE HÜKÜM VERİLEMEZ.

- KOPYALA YAPIŞTIR YAPILMIŞTIR.

Daha önce 17.06.2015 Tarihli Adli tıp kurumu Fizik İhtisas dairesi-Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından düzenlenen Garanti sözleşmesi altındaki imzanın Kemal SARITAŞ eli ürünü olmadığına dair verilen raporda hiçbir değişiklik yapmadan , noktası, virgülü , büyük küçük harflerle yazılan kelimeler ve cümleler dahil birebir aynı olan 28.01.2016 tarihli 7 Uzman katılımıyla verilen rapora sadece ( iki adet senet ve ) ibaresi eklenerek yeni rapor ve düzenlenmiştir.

Her hangi bir yeterli inceleme yapılmadığı ortadadır.
Bu raporlar karşılaştırıldığında bu durumda görülecektir.
Bu raporda haklarında bu olayla ilgili soruşturma olan Bilirkişiler ,
her nedense Borçlu K.S imzalarındaki BAŞLANGIÇ VE SONLANDIRILIŞ GRAMALARINI İNCELEMEMESİ DİKKAT ÇEKİCİ..

ADLİ TIP BİLİRKİŞİ RAPORUNDA BİZİM DOSYAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN FARKLI BİLİRKİŞİ RAPORLARININ OLMASI DA DÜŞÜNDÜRÜCÜDÜR!!!!!

Raporda dava dosyası ve inceleme belgelerle hiçbir ilişkisi olmayan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 11-07-2006 tarih 2006-32713/5747 sayılı/17-09-2009 Tarih 2009/41835/5928 sayılı Bilirkişi raporlarının bizim dosyamızla HİÇBİR İLİŞKİSİ YOKTUR.

AMA HER NEDEN DOSYA İÇERİSİNDE OLMASI YÖNLENDİRMENİN EN BÜYÜK DELİLİDİR.

HÜKME ESAS ALINAN RAPORU HAZIRLAYAN BİLİRKİŞİLER HAKKINDA SAVCILIK SORUŞTURMASI VARKEN AYNI DOSYAYA ATANMALARI YARGITAY İÇTİHATLARINA AYKIRIDIR.

Haklarında Şikayette bulunulan Bilirkişiler hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığında 2015/61696 soruşturması devam ederken ,Aydın 3 Asliye Ceza Mahkemesi tarafından iki farklı rapor meydana geldiği için çelişkinin giderilmesi istenilmiş, çelişkiyi giderecek olan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas dairesi Genişletilmiş Uzmanlar Kurulunda haklarında soruşturma devam eden tarafsızlığını yitirmiş bilirkişilerin çoğunluk olarak yer aldığı heyet raporu ile cezalandırılma yoluna gidilmiştir.
 
Şikayette bulunulmuş olan ve soruşturması devam eden Sanık aleyhine
rapor veren kişilerin Raporuna itiraz nedeniyle daha önceki imzaların Borçluya ait olduğuna dair Adli Tıp raporu ile çelişkiyi gidermek için aynı senetler için yeniden rapor verecek olan Yedi kişilik Kurul da tamamının çoğunluk olarak yer alması raporun tarafsızlığını yitirmiş kişiler tarafından verildiğinin en büyük göstergesidir.

Bu kişilerden farklı bir rapor beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır.

Aksine bir rapor onların soruşturma dosyasında aleyhlerine olacağı için Şikayet edildikleri rapor doğrultusunda karar vermeleri kaçınılmazdır.

Yerel Mahkemeye defalarca tarafsız bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor aldırılması talep edilmiş fakat sürekli taleplerimiz reddedilmiştir.

EMSAL YARGITAY KARARI 12.HUKUK DAİRESİ

2011/4363Esas-2011/20418Karar 25.11.2011T

Bu bilirkişiler dışında yeni bir heyet kurularak yaptırılacak ve alınacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken,

Bu kişilerin “olayla ilgili kanaatinin oluştuğu,görüşlerinin ilk raporla belirgenleştiği, yeniden rapor aşamasında yada bu aşamaya götürecek tarafsız ,objektif vereceği raporda önceki kanaat ve görüşünün etkisinde kalabilecekleri ve kendilerini şikayet eden birinin raporunu hasmane davranacakları ,

bu sebeble adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı bir heyetin rapor hazırlaması gerekirdi.”

BORÇLU VEKİLLERİ 07-07-2015 Tarihindeki 13. Duruşmada BEYOĞLU 3. NOTERLİĞİ ATILMIŞ İMZALARIN MUKAYESE İMZASI OLARAK İNCELENMESİNİ KABUL ETMİYORUZ ÇÜNKÜ BİZİMDE BİLMEDĞİMİZ İÇLERİNDE SAHTE İMZALAR MEVCUTTUR BU ARADA ATILMIŞ TÜM İMZALARI ŞAHİBELİ HALE SOKMUŞTUR ‘’İKRARI ‘’ORTADAYKEN İNCELEMEYE TABİ TUTULMASI DA DİKKAT ÇEKİCİDİR!!

10-BİLİRKİŞİLER DELİL SAKLAMIŞTIR.

Mahkemenin incelenecek dosya içerisinde göndermiş olduğu Alacaklısı R.Y  –Borçluları K.S -Alımag Metal Sanayi ve Tic.Ldt Şti, olan 25-05-1998 tanzim ve 30-07-1999 ve 30-08-1999 ödeme günlü 250.000 USD bedelli iki senet olan Garanti Sözleşmesinde de olduğundan DELİL OLARAK İNCELENMESİ TALEP EDİLMİŞ , AMA BİLİRKİŞİLER KENDİLERİNİ HAKİM YERİNE KOYARAK İNCELEME YAPMAMIŞLARDIR.

HALBUKİ BU SENETLER İSTANBUL 13 .ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2005-584Esas-2010/419 K ile Yargıtay Denetiminden geçerek kesinleşmiştir.

Bu dosyadaki Borçlu K.S ’ın imzası Polis Kriminal Daire Müdürü ve Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim görevlilerince Senetler üzerindeki imzanın Borçu K.S  ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARILDIĞI HEYET BİLİRKİŞİ RAPORU MEVCUTKEN ,HAKLARINDA SORUŞTURMA BULUNAN BİLİRKİŞİLERİN BU ÖNEMLİ MAHKEMENİN İNCELENMESİ İÇİN GÖNDERDİĞİ RESMİ HEYET BİLİRKİŞİ RAPORU DELİLİNİ İNCELEMEYEREK SUÇ İŞLEMİŞLERDİR.

EĞER BU RAPOR İNCELENSEYDİ , BU OLUMSUZ KARARI VEREMEYECEKLERDİ.

11-SUÇU KABUL ETMEMEKLE BERABER,

RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK DAVA ZAMANAŞIMI

AYDIN 3.ASLİYE CEZA 2013-337 Esas(ESKİ DOSYA NO 2011-411Esas)

A)28-05-1998 Düzenleme tarihli Senetler ilk olarak İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2011/830 Değişik iş ile 03-09-2010 tarihinde ihtiyati haciz başvurusu yapılmış teminat yatırılamadığından karar uygulanamamıştır.

B)Daha sonra Aydın 1. İcra Müdürlüğü 2011-5349 E ile 26-05-2011 tarihinde icra takibi yapılmıştır.

C)Yargıtay Ceza Genel Kurulu İçtihatların da da belirtildiği üzere Senetlerin düzenleme28-05-1998 tarihi dava zamanaşımı için dikkate alınırken , bizim dosyamızda bu dikkate alınmamış, üstelik resmi başvurumuz olan İstanbul 2 .Asliye Ticaret Mah. 03-09-2010 Tarihi bile dikkate alınmaması dikkat çekicidir.

‘’Bu nedenle isnat edilen Resmi Evrakta Sahtecilik suçunun zamanaşımından düşmesi gerekir.’’

EMSAL KARARLAR
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
1976-4-245E/1976-328K 12.07.1976

ÖZET:Resmi bir evrakta sahtecilik suçu ,düzenleme tarihi ile birlikte oluşur.Bu düzenleme ile genel ve özel bir zararın doğduğu mefruz bulunduğundan sanığın çıkar sağlayıp sağlamadığı suçun oluşmasına etkili değildir.Emre yazılı Senetler resmi evrak niteliğindedir.

Sahtecilik suçu bononun kullanma ,vade tarihleri değil DÜZENLEME gününde oluşur.

YARGITAY 6.CEZA DAİRESİ
1981-898 Es/1981-987 Kr. 20-02-1981 t
12-SUÇU KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE

ÖZEL EVRAKTA SAHTECİLİK

29-05-1998 Tarihli ‘GARANTİ SÖZLEŞMESİ ‘ Garanti Sözleşmesi ve Senetler İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 22/08/2013 tarih BLG-2013/2055 sayılı Ekspertiz Raporu'nda; Ayrıntılı ve Yargıtay Denetimine elverişli bu resmi heyet raporunda imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.

Bu rapor Aydın Söke 2 Ağır ceza Mahkemesince kabul edilmeyerek anlaşılmaz bir biçimde TAKİPSİZLİK Kararını kaldırmıştır.

AYDIN 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

DOSYA NO : 2013/831 Esas-KARAR NO : 2014/563

SUÇ :Özel Belgede Sahtecilik,Adli Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs

SUÇ TARİHİ : 16/06/2011 
İşbu dosyanın mahkeme 2013/337 esas sayılı dosyası ile aralarındaki fiili ve hukuki irtibat gözönüne alınarak mahkememizin 2013/337 esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE 12/06/2014 Tarihinde karar verdi.

ÖZEL EVRAKTA SAHTECİLİK NEDENSE DAVA ZAMANAŞIMI İNCELEMENİZDE DİKKATE ALINMAMIŞTIR.

EMSAL KARARLAR

YARGITAY CEZA GENEL KURULU

1976-4-245E/1976-328K 12.07.1976

ÖZET:Resmi bir evrakta sahtecilik suçu ,düzenleme tarihi ile birlikte oluşur.Bu düzenleme ile genel ve özel bir zararın doğduğu mefruz bulunduğundan sanığın çıkar sağlayıp sağlamadığı suçun oluşmasına etkili değildir.Emre yazılı Senetler resmi evrak niteliğindedir.

Sahtecilik suçu bononun kullanma ,vade tarihleri değil DÜZENLEME gününde oluşur.

YARGITAY 6.CEZA DAİRESİ

1981-898 Es/1981-987 Kr. 20-02-1981 t

BORÇLU K.S  İMZALARININ GROFOLOJİK-KALİGRAFİK-BİLİMSEL İNCELENMESİ

1.GRUP,1991/1996 yılları arasındaki imzaları kendi aralarında yapılan karşılaştırmalarda İMZALARIN BAŞLANGIÇ ,ARA GRAMALAR VE SONLANDIRILIŞ BİÇİMLERİ FARKLILIKLAR GÖSTERMEKTEDİR.

2.GRUP 1997/1998 Yılları arasında ise imzaların kendi aralarında yapılan karşılaştırmalarda İMZALARIN BAŞLANGIÇ,ARA GRAMALAR VE SONLANDIRILIŞ BİÇİMLERİ TAM BİR UYUM VE UYGUNLUK GÖSTERMEKTEDİR

İncelemeye konu Senetler ve Garanti Sözleşmesindeki borçlu K.S ait olan 1998 yılına ait olmakla birlikte inceleme konusu imzaların genel formasyon itibariyle 1998/1997 yıllarına ait K.S  adına atılı 2.GRUP mukayese imzalar ile tam uyumlu olduğu ,tersim biçimi (2GRUP mukayese imzalar ile başlangıç figürüve söz konusu figürden türetilen ilk grama ve sonlandırılış biçiminde 2 noktalama işareti ile bitiş bakımından)işleklik derecesi,istif,eğim,doğrultu,hız,seyir,alışkanlıklar ve kalem baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerliklerin subut olduğu ve imzaların borçlu Kemal Sarıtaş eli ürünü olduğu sabittir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME GEREKÇE

Dava konusu Senetler ve Garanti Sözleşmesindeki imzaların sanığın yada borçlunun eli mahsulü olup olmadığı araştırılarak, (Yargıtay içtihatlarına göre tanzim tarihine yakın “1998”yılı 1997-1998 yılları arasındaki resmi kurumlardaki imzaların incelenmesi gerekir)

1-mevcut deliller buna göre değerlendirilmeden ,sanığın sahte olduğu bildiği senetleri ortaya çıkartıp adeta kendi aleyhine delil olacak suretle hem de yüksek bir icra takip harcı yatırarak yapılmasının makul bir izahı yapılmadan ,

2-Borçlunun kendisinin değişik bir şekilde imzalayarak senetleri ve Garanti Sözleşmesini vermiş olma ihtimali bulunup bulunmadığı üzerinde durulmadan

3-Borçlunun zaman içerisindeki imza değişiklikleri de göz önüne alınmadan eksik inceleme ve araştırma yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulamaz

4- Özel Evrakta Sahtecilik te “

Ayrıca Garanti Sözleşmesiyle davada elde edeceği bir menfaatin bulunmadığı (Çünkü zaten senetler icra takibine konulmuş Garanti Sözleşmesinin İcra Takibine bir etkisi yok zaten )böyle bir eylem içerisine girdiği bir an bile kabul

edilse bile bahsedilen nedenlerden dolayı sanığın bu eylem bakımından HUKUKİ BİR MENFAATİ OLMADIĞI ve bu nedele YARARSIZLIK ŞARTININ oluştuğu sabit olduğu ve eylemin suç unsuru taşıyan nitelikte olmadığı sabit olduğundan CMK 223-2 a maddesince BERAAT karar verilmesi gerekir.

Garanti Sözleşmesiyle ilgili “Özel Evrakya Sahtecilik”) Emsal Yargıtay Kararı

Suça konu çekin keşide tarihi üzerinde yapıldığı iddia olunan tahrifat, çekin ibraz süresi yönünden sanık lehine hukuki sonuç doğurması imkanının bulunmaması nedeniyle “faydasız sahtecilik” niteliğinde olup resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları oluşmamıştır

(Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2012/264).

5- Hükme esas alınan eksik ve yetersiz bilirkişi raporunda(GEREKÇELİ OLARAK İÇERİĞİNE İTİRAZ EDİLMİŞTİR), önceki resmi raporlar irdelenmemiş ve o raporlardaki görüşlere itibar edilmemesinin nedenleri açıklanmamıştır.

Bu durumda mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla yeniden imza incelemesi yaptırılması ve bu yöne ilişkin itirazların değerlendirilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru değildir.

Hükme esas alınan ve gerekçeli olarak itiraz edilen yine kendi içinde muhalif görüşler olan ve kısmen çelişen ve çelişik olan bilirkişi raporunun hükme esas alınması hukuka ve yasalara aykırıdır (2 muhalif şerhi vardır gerekçeli itiraz edilen raporda )

Kaldı ki genellikle bir belge de mevcut olan imzanın tatbike medar imzalara uymaması her zaman mümkündür.

Böyle bir uymama ,bizzat imzayı atanın kasten imzasını değiştirmiş yada değişik bir imza atmasından da meydana gelebileceği düşünülmeli ve incelenmelidir bu yapılmamıştır.

Adli Tıp Kurumundan alınan ve kendi içinde de muhalif görüşlerin olduğu ve gerekçeli olarak itiraz edilen raporun,bu hali ile kesin kanaat içermediği ve
dolayısıyla hüküm kurmaya elverişli olmadığı açık olup ,söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik içtihatlarına göre ona üstünlük sağlayamayacağından ,kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez..

Zira ,Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.(HGK’nun 07-10-2009 Tarih ve 2009/12-282 sayılı karar)

Üstelik herhangi bir belgeye dayanmaksızın dahi icra koğuşturmasına başvurulması mümkün olan bir takip hukuku düzeni içinde aksi görüşü kabul,diğer bir deyimle yapılacak imza incelemesi sonunda takip talebi iptal edilen kişinin başka hiçbir koşul aramadan ceza verilmesi yolunun benimsenmesi ,en basit tabir ile Anayasa’nın teminat altına aldığı (hak arama hürriyetini)yok etmek ve bu yol ile bu özgürlüğü ortadan kaldırmak demektir.

Çünkü böyle bir tehdit altında bulunan kişi ,haklı olarak bu özgürlüğünü ve hakkını yasal yollardan arayamaz duruma düşmüştür.

Belirtilen nedenlerle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmış olup başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yukarıda izah ettiğimiz ve Sayın Dairenizce de tespit edilecek gerekçelerle (ve dairenizce aynı konularda verilmiş içtihatlara göre de) yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükmünün usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle ,Bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yönündeki gerekçeli itirazların yeterince ve makul bir biçimde değerlendirilmediği ve makul gerekçeler ile ortaya konulmadığından ,Anayasının 36. Maddesi nde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında silahların eşitliği prensibi uyarınca adil yargılama yapılmadığından ,savunma hakkı kısıtlandığından ,

Maddi gerçek ve somut kanıtlarla desteklenmeyen varsayımlarla , kanaatlerle
hükümlülük kararı verilemeyeceği ,sanığın atılı suçu işlediği yönünde her türlü kuşkudan uzak hukuken geçerli somut ve inandırıcı kanıtların bulunmadığı gözetilmeden ,yerinde ve yeterli olmayan gerekçelerle karar verilmesi Bozma nedenidir.


BORÇLU’NUN İMZALARI BİZZAT KASTEN DEĞİŞTİRMİŞ YADA DEĞİŞİK BİR İMZA ATMASI HİÇ İNCELENMEMİŞ..

HÜKME ESAS ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORUNDA KENDİ İÇİNDE DAHİ MUHALİF GÖRÜŞ BULUNAN VE DAHA EVVELKİ RAPORLAR İLE DE ÇELİŞEN ,ÇELİŞKİLİ KESİN KANAAT İÇERMEYEN ADLİ TIP RAPORUNA GÖRE HÜKÜM VERİLEMEZ.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2012/6-1309 Esas 2013/258 Karar ,2011/10-387 Esas 2012/75 karar ve sayılı benzer kararlarında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘’in dubio pro reo’’ kuşkudan sanık yararlanır ilkesi uyarınca ,sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu ,suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır.

Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm kurulamaz.

Ceza mahkumiyeti yargılama süresince toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısım

göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya ve kanate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.

Bu ispat hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.

Yüksekte olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak ,ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan ,varsıyama dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir.

O Halde ceza yargılamasında mahkumiyet büyük ve küçük bir olasılığa kanaate göre değil,her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.

Mahkumiyet kararı verilebilmesi için vicdani kanaate ulaşılması gerekir.

SORULMASI GEREN SORULAR !

Adli Tıp Kurumundan alınan raporun, bu hali ile kesin kanaat içermediği ve dolayısıyla hüküm kurmaya elverişli olmadığı açık olup, söz konusu raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından, kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 07/10/2009 tarihli ve 2009- 12-282 sayılı kararı). Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince;

Daha evvel Yargıtay 11 Ceza Dairesince 11 - 2018/12899 Yargıtay Cumhuriyet Savcısı A.K 3 sayfalık gerekçeli BOZMA TEBLİĞNAMESİ her nedense 11.Ceza dairesince hiç dikkate alınmaması da dikkat çekicidir.


Üstelik Karar Düzeltme istediğimiz dilekçe de aynı 2018 yılında Savcı A.K  ‘un KENDİ YAZDIĞI TEBLİĞNAMEYE ,AYKIRI BİR KARAR VERMESİ ‘de hayli ilginçtir, ya kendi tebliğnamesi olduğunu bilmemekte /yada yoğunluktan gözden kaçmasına neden olmuştur çünkü dosyada kendi yazdığı tebliğnameye karşı 2018 yılından sonra başka hiçbir delil dosyada YOKTUR.

Ne değişmiştir ki kendi Tebliğnamesine karşı başka bir karar vermiştir?

Üstelik Hem Yargıtay 11. Ceza Dairesi Hemde Yargıtay Savcılığı Resmi Evrakta ve Özel Evrakta Sahtecilik dava zamanaşımlarını neden incelemediği de düşündürücüdür!!

Hükme esas alınan RAPOR KENDİ İÇİNDE BİLE MUHALİF VE ÇELİŞKİLERLE DOLUDUR.

Birçok Yargıtay kararında bilirkişi raporları arasında- Karaburun G / Adli Tıp Bülteni, 2017; 22(3): 200-207 - 203 - ki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumuna başvurulması gerektiği işaret edilmekteyse de bu husus sadece yerel mahkemeye yön göstermek amaçlı olup, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 23/C-3 maddesi de dikkate alındığında Adli Tıp Kurumunun resmi bilirkişi sıfatı bulunmasının onu son merci yapmayacağı ve kurum tarafından verilen raporlara sırf bu nedenle üstünlük tanınmayacağı açıktır.



Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 20.03.2007 tarihli (2007/2366-5280 esas ve karar sayılı) kararında “Adli Tıp Kurumu grafoloji (bugün adli belge inceleme şubesi olarak ismi değiştirilen bölüm kastedilmektedir) bölümünün imza incelemesinde son merci olarak kabulünün mümkün bulunmadığını” belirtmiş, yine aynı daire 26.11.2012 tarihli (2012/17547E, 34790K) kararında “Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü mümkün bulunmayıp, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması da yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük tanımayacağından anılan rapora itibar edilerek sonuca gidilemez.” Yönündeki istikrar arzeden kararlarına rağmen mahkemece ATK raporunun bahisle ret kararı verilmesi usule ve yasalara aykırıdır.

 
Hükme esas alınan KANAAT RAPORU KENDİ İÇİNDE BİLE MUHALİF VE ÇELİŞKİLERLE DOLUDUR.
BU RAPORA GEREKÇELİ VE AYRINTILI OLARAK İTİRAZDA ETTİK..BAŞKA BİR HEYET RAPORU ALINMASI İÇİN…


 
Adli Tıp Kurumu görevlendirilen tüm uzmanların 5275 sayılı CMK Kanununun 67 ve devamı maddelerinde bilirkişilerin görevlendirilmesi ve mütalaa alınması hususunun düzenlediği bilirkişilerin verdiği rapaorların KANAAT RAPORU mahiyetinde olduğu ,mahkemeleri bağlayıcı mahiyette olmadıkları ,imza incelemelerinin %100 kesinlik doğuracak şekilde rapor verilemeyeceği düzenlenen raporun KANAAT raporu mahiyetinde olduğu da ceza yargılamasında dikkate alınmalıdır.

Adli Tıp Kurumu'nun imza incelemesinde üst ve son merci olmadığı gözetilerek,

Polis Kriminal ,

Jandarma Kriminal,

Tübitak,

Adli Bilirkişi Listesinden ,

Üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyelerinden (grafoloji alanında uzman) oluşturulacak bilirkişi heyetinden,

dava konusu belgedeki imzanın davalının eli ürünü olup olmadığına ilişkin yeniden rapor alınması gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülemez

KESİN KANAAT İÇERMEYEN Hükme esas alınan bilimsellikten uzak yetersiz ve eksik bilirkişi raporunda kendi içinde dahi muhalif görüş bulunan ve daha ;önceki resmi raporlar arasında da açıkça çelişen bu irdelenmemiş raporlardaki GÖRÜŞLERE İTİBAR EDİLMEMESİNİN NEDENLERİ AÇIKLANMAMIŞTIR.

BU DURUMDA MAHKEMECE RAPORLAR ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ AMACIYLA İMZA İNCELEMESİ YAPTIRILMASI VE BU YÖNE İLİŞKİN İTİRAZLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİRKEN EKSİK İNCELEMEYLE HÜKÜM KURULMASI DOĞRU DEĞİLDİR

KABUL ETMEMEKLE BİRLİKTE SANIĞIN HUKUKİ DURUMUNUN BELİRLENMESİ İÇİN SAHTE OLDUĞU İDDİA EDİLEN İMZALARIN SANIĞA AİT OLUP OLMADIĞI HÜKME ESAS RAPORDA NEDEN İNCELENMEMİŞTİR?

Açık ve kesin bir kanıtlama olmadığı takdirde OLASILIKLARA KANAATE dayanılarak mahkumiyet kararı verilmesi mümkün değildir.(YARGITAY CEZA GENEL KURULU 14.12.2010 TARİH ve 2010/9-88 ESAS ve 2010/255 Karar sayılı kararı

Bu bilgiler ışığında resmi evrakta sahtecilik-özel evrakta sahtecilik suçlarından cezalandırılması talebi ile kamu davası açılmış ise de;SANIK HAKKINDA VE DİĞER RESMİ BİLİRKİŞİ RAPORLARIYLA İLGİLİ OLARAKTA GEREKÇELİ KARARDA HİÇBİR DEĞERLENDİRME YAPILMADAN EKSİK ARAŞTIRMA VE YETERSİZ GEREKÇE İLE atılı suçların işlendiğine dair mahkumiyete yetecek her türlü şüpheden uzak ve kesin ve inandırıcı deliller elde olmadığından ‘HÜKMÜN ESASINA ETKİLİ İNCELEME DIŞI BIRAKILAN ‘Yukarı da 12 madde de belirttiğim MADDİ VE HUKUKİ detaylarının da açıkça yazdığım nedenlerden ve Emsal Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay İçtihatları dolayısıyla İNCELENMESİ GEREKİRKEN NEDEN İNCELENMEMİŞTİR?

 
YASAL DELİLLER :
 

1-Yargıtay 11. Bölüm 2018-12899 Tebliğname No. Savcı A.K (BOZMA) 
2-Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2018-4349Esas/2022-12899 Karar30-05-2022T

(Gerekçesiz düzelterek onama verilmesi T.C. Anayasası’ nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır.) 
3-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 2022-115523 KD. 05-10-2022T

Yargıtay 11. Bölüm 2018-12899 Tebliğname No. Savcı A.K (BOZMA)

(Sayın savcı kendi yazmış olduğu tebliğnameye karşı yeni ve karşı bir karar vermesi ilginç)

(Birçok Yargıtay kararında bilirkişi raporları arasında- Karaburun G / Adli Tıp Bülteni, 2017; 22(3): 200-207 - 203 - ki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumuna başvurulması gerektiği işaret edilmekteyse de bu husus sadece yerel mahkemeye yön göstermek amaçlı olup, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 23/C-3 maddesi de dikkate alındığında Adli Tıp Kurumunun resmi bilirkişi sıfatı bulunmasının onu son merci yapmayacağı ve kurum tarafından verilen raporlara sırf bu nedenle üstünlük tanınmayacağı açıktır.

Hükme esas alınan rapor kesin sonuç değil kanaat raporu olup 2 muhalif bilirkişi var üstelik farklı resmi Kurumlardan alınmış Borçlu eli ürünü olduğunun bildiren heyet raporları mevcut olmasına rağmen dikkate alınmaması düşündürücüdür)
 

4- Garanti Sözleşmesi ve Senetler İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 22/08/2013 tarih BLG-2013/2055 sayılı Ekspertiz Raporu'nda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.

5-Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi-Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 12/11/2014 tarih ve 27695533-101.02-2014/104055/10154 sayılı raporunda; imzaların Borçlu K.S 'ın ELİ ÜRÜNÜ OLDUĞU KESİN SONUCUNA VARMIŞTIR.

6- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 17-06-2015 Tarih

Sayı.27695533-101.02-2015/40215/4299

Raporunda Borçlu     K.S          ‘a ait ESKİ TARİHLİ İMZA FOTOKOPİLERİNİ ve DAVAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN TARAFLARI FARKLI-TANZİM TARİHİ FARKLI DAKTİLOYLA YAZILMIŞ İMZALARI inceleyerek ,Dava konusu Garanti Sözleşmesi ve Senetler üzerindeki Borçlu     K.S               ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI KANAAT Raporu düzenlenmiştir.

7- Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 28/01/2016 tarih ve 27695533-101.02-2016/6188/913 sayılı raporunda ise; raporu düzenleyen 8 görevliden çoğunluğu oluşturan 6 tanesinin görüşünü yansıtan(Haklarında bu konuyla ilgili savcılık soruşturması olan bilirkişiler),

Raporunda Borçlu    K.S             ‘a ait ESKİ TARİHLİ İMZA FOTOKOPİLERİNİ ve DAVAYLA HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN TARAFLARI FARKLI-TANZİM TARİHİ FARKLI DAKTİLOYLA YAZILMIŞ İMZALARI inceleyerek , (DELİL SAKLAMIŞLAR LEHE OLAN BİLİRKİŞİ HEYET RAPORUNU MAHKEME İNCELE DEMESİNE RAĞMEN İNCELEMEMİŞLERDİR)Dava konusu Garanti Sözleşmesi ve Senetler üzerindeki Borçlu      K.S                       ELİ ÜRÜNÜ OLMADIĞI KANAAT Raporu düzenlenmiştir.

8- EMSAL

YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ 2014-355172016-669K 28.01.2016

9-EMSAL

YARGITAY 12.HUKUK DAİRESİ 2016-1048E/2016-13844 K 11.05.2016T

 

10-ZAMANAŞIMI EMSAL

YARGITAY 11.CEZA DAİRESİ 2006-2547E/2007-382K 31.01.2007 T

 

11-EMSAL

YARGITAY CEZA GENEL KURULU

2009-8-72 Esas/2009-198 Kr. 07.07.2009 T

12- Yargıtay 11. Ceza Dairesi

Esas No:2014/3551 Karar No:2016/669 K. Tarihi:28.1.2016

Özet:

01.11.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ile Bursa 3.İcra Hukuk Mahkemesine ibraz edilen 11/12/2007

tarihli bilirkişi raporlarında suça konu bonoda katılan H.. S..'e atfen bulunan imzanın katılana ait olup olmadığı yönünden farklı görüşlere yer verilmesi, katılan vekilinin temyiz dilekçesinde Adli Tıp Kurumu raporunda mukayeseye esas alınan 05.01.1979 yılına ait katılana atfen bulunan imzanın katılana ait olmadığının, sahte atıldığının belirtilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından; katılan vekilinin temyizinde belirttiği hususunda dikkate alınarak suça konu bononun bu kez İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü veya Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden seçilecek yazı ve imza incelemesinde uzman 3 kişilik bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek bu raporlar arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde yeni bir rapor alınması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,...

Tebliğname No : 11 - 2012/241807 MAHKEMESİ : Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesi TARİHİ : 30/05/2012
NUMARASI : 2008/86 (E) ve 2012/502 (K) Suç : Resmi belgede sahtecilik 01.11.2011 tarihli A**** *** Kurumu raporu ile Bursa


3.İcra Hukuk Mahkemesine ibraz edilen 11/12/2007 tarihli bilirkişi raporlarında suça konu bonoda katılan H.. S..'e atfen bulunan imzanın katılana ait olup olmadığı yönünden farklı görüşlere yer verilmesi, katılan vekilinin temyiz dilekçesinde A**** *** Kurumu raporunda mukayeseye esas alınan 05.01.1979 yılına ait katılana atfen bulunan imzanın katılana ait olmadığının, sahte atıldığının belirtilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından; katılan vekilinin temyizinde belirttiği hususunda dikkate alınarak suça konu bononun bu kez İstanbul Üniversitesi A**** *** Enstitüsü veya Mimar Sinan Üniversitesi G**** *** Fakültesinden seçilecek yazı ve imza incelemesinde uzman 3 kişilik bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek bu raporlar arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde yeni bir rapor alınması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi

uyarınca BOZULMASINA, 28.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

13-YARGITAY 9. Hukuk Dairesi

Esas :2016/16428 Karar :2016/12347

BİLİRKİŞİ RAPORUNA ATFIN KARARIN GEREKÇELİ OLDUĞUNU GÖSTERMEYECEĞİ

Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamış, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi kurulunun raporuna atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez. Mahkemenin kararı T.C. Anayasası’ nın 141 ve HMK. nun 297. maddesinin

amaçladığı anlamda gerekçe taşımamaktadır.

Gerekçesiz karar yazılması, adil yargılanma hakkının ihlali olup, kararın salt bu nedenle bozulması gerekir.



14-
11Ceza Dairesi         2013/17513 E.  ,  2015/29635 K.

      "İçtihat Metni"Tebliğname No : 9 - 2011/351263
      MAHKEMESİ : Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesi
      TARİHİ : 29/03/2011
      NUMARASI : 2005/252 (E) ve 2011/105 (K)
      SUÇ : Resmi belgede sahtecilik

      Sanıkların tüm aşamalarda suçlamaları kabul etmeyerek suça konu çekle bir ilgilerinin bulunmadığını savunmaları, temyiz dışı sanık M.. Y..’ın kollukta; suça konu çeki hatır çeki olarak İstanbul ilinde ... Otomotiv sahibi sanık Memet ile yanında çalışan Eşref’ten aldığını, savcılıkta çeki Eşref’ten aldığını; duruşmada ise alacaklısı olan katılan A.. S.. ile birlikte giderek çeki İstanbul ilinde sanık Memet’in yanında çalışan diğer sanık Eşref’ten aldığını savunması, katılan A.. S..’in ise sanık M.. Y..’ın çeki kendisine Düzce ilinde verdiğini, diğer sanıkları tanımadığını beyan etmesi; bilirkişi raporuna göre çekin ön yüzündeki yazı ve rakamların M.. Y.. eli ürünü olduğu, keşideci imzasının ise sanıklara ait olmadığının tespit edilmesi, sanıkların çek üzerinde herhangi bir cirosunun bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; M.. Y..’ın soyut ve çelişkili iddiası dışında sanıkların cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
      Yasaya aykırı, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

      15-
      12. Hukuk Dairesi         2015/34707 E.  ,  2016/12214 K.

          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İcra Hukuk) Mahkemesi

          Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
          Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine başlandığı, örnek 10 ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun İİK'nun 168/4. maddesinde öngörülen yasal beş günlük sürede icra mahkemesine başvurarak imzaya itiraz ettiği anlaşılmaktadır.
          Mahkemece yaptırılan inceleme sonucunda .... Kurumu'nca düzenlenen 11/02/2015 tarihli raporda imzanın borçlunun eli ürünü olup-olmadığının tesbit edilemediğinin bildirildiği, itiraz üzerine alınan 14/09/2015 tarihli raporda ise senetteki imzanın borçlunun eli ürünü olduğunun belirtildiği, mahkemece ikinci rapora itibar edilerek imza itirazının reddine karar verildiği görülmektedir.
          Dosyada mevcut raporlar sonuçları itibariyle 
          çelişkili olup raporlar arasındaki mübayenet giderilmeden raporlardan birine üstünlük tanınmak suretiyle sonuca gidilmesi doğru değildir.
          O halde mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için uzman bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir iken eksik inceleme ile ve çelişkili raporlara istinaden yazılı şekilde itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
          SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


          16-12. Hukuk Dairesi         2021/4479 E.  ,  2021/10346 K.

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

              Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
              Bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun İİK’nun 168/4. maddesinde öngörülen yasal 5 günlük sürede icra mahkemesine başvurarak, imzaya itiraz ettiği, mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne ve takibin durdurulmasına ve bilirkişi raporlarında imza iadiyeti konusunda çelişki bulunduğu gerekçesiyle borçlunun tazminat talebinin reddine karar verildiği, işbu karara karşı taraflarca ayrı ayrı istinaf yoluna başvurulduğu Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının istinaf talebinin HMK'nun 353/1-b-1.maddesi gereğince esastan reddine, borçlunun istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile takibin davacı borçlu yönünden durdurulmasına ve ayrıca davalı alacaklı tarafın asıl alacak üzerinden % 20 oranındaki kötü niyet tazminatı ve %10 oranındaki para cezasına mahkum edilmesine karar verildiği, alacaklı tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
              Somut olayda mahkemece aldırılan Jandarma Kriminal Daire Başkanlığının 05/10/2017 tarihli uzmanlık raporunda özetle; takibe konulan kambiyo senedindeki imzanın davacı ... eli ürünü olduğu hususunda kanaat bildirildiği, borçlunun rapora süresinde itirazı üzerine dosya Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş, ATK'nun 16/01/2019 tarihli raporunda özetle; takibe konulan kambiyo senedindeki imzanın davacı ... eli ürünü olmadığı hususunda kanaat bildirildiği, alacaklının rapora itirazı üzerine dosya 3 kişilik grafoloji uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alınmak üzere Ankara İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, Ankara 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/19 Talimat sayılı dosyasından aldırılan 24/05/2019 havale tarihli heyet bilirkişi raporunda özetle; kambiyo senedindeki imzanın davacı ... eli ürünü olduğunun kabulünün mümkün görülmediği yönünden rapor alındığı, takibe konulan bonodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı bildirildiği anlaşılmaktadır.
              HGK’nun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-382-415 sayılı kararında da belirtildiği üzere; herhangi bir belgedeki imza ve yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının, tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleri ile de desteklenmesi şarttır.

              Yukarıda izah edildiği üzere her ne kadar mahkemece raporlar arasındaki çelişki giderilmeye çalışılmış ise de 24.05.2019 tarihli üçüncü rapor kesin kanaat bildirmediğinden ilk iki rapor arasındaki çelişkiyi gidermediği gibi kendi içerisinde de çelişkili ifadeler içerdiğinden hüküm kurmaya elverişli olmayan bu rapora dayalı olarak sonuca gidilmesi doğru değildir.
              O halde, mahkemece bilirkişi raporundaki çelişkili tespitlerin giderilmesi için yeniden ehil bilirkişilerden oluşacak bir heyetten kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan rapor hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, kararın bozulması gerekmiştir.
              SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nin 05/03/2021 tarih ve 2020/654 E. - 2021/524 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


              17-14. Ceza Dairesi         2018/7133 E.  ,  2019/4968 K.

                  "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
                  SUÇ : Çocuğun basit cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
                  HÜKÜM : Mahkûmiyet

                  İlk derece mahkemesince verilen hükümler sanık müdafisi tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
                  Sanık savunmaları, mağdure ve müştekinin aşamalardaki çelişkili beyanları, tanık Süleyman’ ın çelişkili beyanları, diğer tanıkların görgüye dayalı olmayan beyanları, mağdure hakkındaki adli raporlar ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinin anlaşılması karşısında atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
                  Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


                  18-
                  12. Hukuk Dairesi         2022/2529 E.  ,  2022/4126 K.

                      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

                      Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
                      Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinde borçlu mirasçılarının icra mahkemesine başvurarak bonodaki imzanın murislerine ait olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep ettikleri, mahkemece ... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nce düzenlenen rapor esas alınarak imza itirazının kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklının temyiz yoluna başvurduğu, Dairemizce temyiz talebinin süre aşımından reddine karar verildiği, akabinde karar düzeltme talebinin de reddine karar verildiği, alacaklının Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunması üzerine temyiz isteminin süreden reddine karar verilmesi nedeniyle erişim hakkı ihlal edildiğinden bahisle ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Yargıtay dairesine gönderilmesine karar verildiği, Anayasa Mahkemesinin bahsi geçen kararı üzerine Dairemizce temyiz itirazlarının esası incelenerek onama kararı verildiği, karar düzeltme talebinin incelenmesinde ise kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması sebebiyle çelişkinin giderilmesi gerektiği gerekçesiyle karar düzeltme talebinin kabulüne karar verildiği, mahkemece bozma ilamına uyularak davacıların imzaya itirazının kabulüne, takibin davacılar yönünden durdurulmasına, alacaklı aleyhine %20 oranında kötü niyet tazminatına, %10 oranında para cezasına karar verildiği, alacaklının temyiz talebinde bulunduğu görülmüştür.
                      İmza itirazında, imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, takibe başlayarak imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK'nun 26.04.2006 tarih ve 2006/12-259 E., 2006/231 K. sayılı kararı).
                      Somut olayda mahkemece imza incelemesi konusunda dosyanın ... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'ne gönderildiği, adı geçen kurum tarafından düzenlenen 24.12.2015 tarihli rapordaimzanın değerlendirildiği; bahse konu senet üzerinde atılı bulunan imzalar ile Salim Oğuz’un mevcut mukayese imzaları arasında adı geçen şahsın elinden çıktığını gösterir nitelik ve yeterlikte uygun kaligrafik bulgular tespit edilemediğinin bildirildiği, 29/01/2016 tarihli celsede alacaklının Adli Tıp Kurumundan yeniden rapor alınması gerektiğini ileri sürerek rapora itiraz ettiği görülmüştür.
                      .. Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nden alınan rapordaimzanın borçlu eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirilmemiştir. Mahkemece, bu rapor hükme esas alınarak itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, kesin kanaat bildirmeyen mevcut rapora göre sonuca gidilemez.
                      Bu durumda, alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre; mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
                      SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.



                      19-11. Ceza Dairesi         2017/2326 E.  ,  2020/1858 K.

                          "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
                          SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
                          HÜKÜM : Mahkumiyet

                          1-Sanığın tamamen sahte olan çek yaprağını katılana vererek kullandığı iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın katılan ile ticari ilişkisinin olmadığını, çek vermediğini verse idi karşılığında makbuz almış olacağını savunması, katılanın ise aşamalardaki beyanlarında çelişkili ifadelerle çeki kimden ne şekilde aldığını net bir şekilde ifade edemeyip hazırlıkta, ... Bilişim Ltd. Şti.’nden olan alacağına karşılık, onların yönlendirmesiyle sanıktan dava konusu çeki aldığını belirtmesine rağmen savunmasında Kenan isimli şahısla gönderdiğini beyan etmesi karşısında; ... Bilişim Ltd. Şti. yetkilisinin tanık sıfatıyla dinlenerek katılanla aralarında alacak borç ilişkisinin olup olmadığı, varsa katılanı sanık ...’e yönlendirip yönlendirmediklerinin sorulmasından sonra sonucuna göre toplanan tüm deliller tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
                          2- Sanığın, beraat eden diğer sanık ...’ı tanıdığını, onunla önceden iş ilişkisi bulunduğunu bilahare ayrıldıklarını savunması, dosyada yer alan 24.01.2012 tarihli ekspertiz raporunda çek üzerindeki yazıların, 1. ve 2. ciranta imza ve yazılarının ...’a ait olduğunun tespit edildiği, 13.06.2014 tarihli Adli tıp raporunda ise önceki raporda ...'a ait olduğu belirtilen imza ve yazıların ... eli ürünü olmadığının belirtilmesi karşısında, raporlar arasında çelişki bulunması nedeniyle, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; sanığın ve beraat eden sanık ...’ın karşılaştırmaya esas samimi imza ve yazı örneklerinin bulunduğu belgelerin resmi kurum ve kuruluşlardan temin edildikten ve huzurda tatbike medar bol miktarda imza ve yazıları alındıktan sonra tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi'ne gönderilerek, söz konusu belge üzerinde bulunan borçlu imzası ve yazıların, müştekiye veya sanığa ait olup olmadığı konusunda önceki raporlar arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde yeni bir rapor alınması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
                          Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


                          20-11. Ceza Dairesi         2013/19307 E.  ,  2015/31339 K.
                          "İçtihat Metni"Tebliğname No : 11 - 2012/145243
                          MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi
                          TARİHİ : 21/03/2012
                          NUMARASI : 2011/455 (E) ve 2012/94 (K)
                          SUÇ : Resmi belgede sahtecilik

                          5327 sayılı TCK'nun 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
                          Dosyada soruşturma aşamasında alınan 26.02.2010 tarihli bilirkişi raporunda çekteki yazılarla şahısların ilgisinin tespit edilemediği, kovuşturma aşamasında alınan 20.03.2012 tarihli bilirkişi raporunda ise ön yüzdeki yazıların sanık H.. U..'in yazısına benzediği yönünde görüş bildirilmiş olmakla
                          raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu veya Kriminal Laboratuvarından suça konu çek üzerindeki tüm yazı ve imzaların aidiyetiyle ilgili bir rapor alınması sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve çelişkili raporlara dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi,
                          Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 321. madesi uyarınca BOZULMASINA, 26.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.



                          21-11. Ceza Dairesi         2015/657 E.  ,  2017/4024 K.

                              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
                              SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
                              HÜKÜM : Mahkumiyet

                              1-... Tük. Mal. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.'nin yetkilisi olan şüpheli ...'ın, Metal Boya Süt. San. Tic. Ltd. Şti.'nin yetkilisi olan ...'e Akbank Beşyüzevler Şubesi'ne ait ... seri numaralı hatır çeki olarak verdiği boş çekin, sanık ...’ın izni doğrultusunda, ... veya bir başkası tarafından doldurulup imzalanarak, ticari ilişkisi sebebiyle borcu bulunduğu katılan ...'in avukatına verdiği, çek bedelinin ödenemeyeceğini düşünen şüpheli ...'ın bilahare çeki kaybettiğini belirterek Bakırköy C. Başsavcılığına müracaatta bulunduğu, ayrıca ödemeden men talimatı da verdiği, müşteki tarafından icra takibine geçildiğinde de çekteki imzaya itirazda bulunmak suretiyle sanıkların iştirak halinde resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanık ...’ın aşamalardaki değişmeyen ve suça konu çekin sanık ... tarafından iş yerinden çalındığına dair suçu inkara dayanan beyanları, çek üzerindeki yazı ve imzaların sanık ...’in eli ürünü çıkmaması, çekin keşide tarihinden yaklaşık iki ay önce sanık ...’in çekin çalındığı/kaybolduğuna ilişkin suç duyurusunda bulunmuş olması,çekin ön yüzündeki yazıların temyiz dışı sanık ...’in eli ürünü olduğunun bilirkişi raporu ile de sabit olması, sanık ...’in soruşturma aşamasında suça konu çek üzerindeki keşideci imzasının ...’in yanındaki çalışan tarafından atıldığını söylemesine rağmen kovuşturma aşamasında bu imzayı sanık ...’in talimatı doğrultusunda bir kağıt üzerine attığı örnek imzayı taklit ederek kendisi tarafından atıldığına yönelik çelişkili beyanları ve sözde tanık olarak gösterdiği...’i duruşmada hazır edemediği gibi adresini ve kimlik bilgisini verememesi karşısında, sanık ...’in sahtecilik suçuna iştirak ettiği hususunda mahkumiyetine yeterli kesin, somut ve her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediği gözetilerek, beraati yerine yetersiz gerekçelerle mahkumiyetine karar verilmesi,
                              2- Kabule göre ise; mahkûm olduğu uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki yazılı hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,


                              Yasaya aykırı, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


                              22-

                              T.C.
                              İSTANBUL
                              BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
                              16. HUKUK DAİRESİ
                              T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
                              İ S T İ N A F K A R A R I
                              DOSYA NO: 2019/2899 Esas
                              KARAR NO: 2022/491
                              İNCELENEN KARARIN
                              MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
                              TARİHİ: 03/07/2019
                              NUMARASI: 2017/706 E. - 2019/373 K.
                              DAVANIN KONUSU: Tespit
                              KARAR TARİHİ: 21/03/2022
                              İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
                              GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
                              DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takip konusu 30.000,00 TL bedelli, keşidecisi ... olan, hamiline yazılı çekin ön yüzünde ... adına atılmış görünen imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin böyle bir borcu bulunmadığını, çek üzerindeki imzaların tamamının sahte olduğunu, bu nedenle davanın kabulüne, takibin iptaline ve davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
                              CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacı tarafından müvekkiline verilen 19/02/2017 tarih ve 30.000,00 TL bedelli çekin davacı tarafından itiraz edilmeden ödendiğini, bu çeke atılan imza ile takip konusu çeke atılan imzanın aynı olduğunu, davacının borcu ödememek adına işbu davayı açtığını, davacının müvekkiline borçlu olduğunu, çekin bizzat davacı tarafından imzalandığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
                              İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 03.07.2019 tarih ve 2017/706 Esas - 2019/373 Karar sayılı kararıyla; "... dava dosyasına celp edilen tatbiki imza örnekleri ile davacının huzurda alınan imza ve yazı örnekleri ile birlikte çek üzerindeki keşideci imzası kıyaslanmak suretiyle Adli tıp öğr. Üyesi Prof. Dr. ...'ten alınan 20/06/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; çek aslı üzerinde yapılan imza incelemesi neticesinde keşideci imzasının davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiğinden davanın reddine" karar verilmiştir.
                              İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; "Davaya konu çek üzerindeki imzanın müvekkile ait olmadığını, alınan bilirkişi raporunun 'imzanın kuvvetle muhtemel davacı eli ürünü olduğu' şeklindeki çelişkili ifadeler içerdiğini, Tanzim edilen raporun Yargıtay kararlarında belirtilen ölçütlere uygun hazırlanmadığını, tarafların ve mahkemenin denetimine elverişli olmadığını, bu nedenle raporu kabul etmediklerini, mahkemece ekik incelemeye dayalı olarak karar verilmesinin usule aykırı olduğunu." beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir.
                              DELİLLER: *İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı takip dosyasında; davalının davacı ... ve üçüncü kişi ... Ltd. Şti aleyhine 10/03/2017 keşide tarihli ve 30.000,00 TL miktarlı çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlattığı görülmüştür. * Adli uzmanı Prof. Dr....'in 20/06/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; çek aslı üzerinde yapılan imza incelemesi neticesinde keşideci imzasının davacı ...'nın eli ürünü olduğu tespit edilmiştir.
                              GEREKÇE: Dava, İİK'nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı, takibe konu çekteki keşideci imzasının kendisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunmuş; davalı iddiaları kabul etmeyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.İlk derece mahkemesi tarafından, "... alınan 20/06/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; çek aslı üzerinde yapılan imza incelemesi neticesinde keşideci imzasının davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiğinden davanın reddine" karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının takibe konu 10/03/2017 keşide tarihli ve 30.000,00 TL tutarlı çekin keşidecisi olduğu, davacının çekteki imzanın kendisine ait olmadığından bahisle menfi tespit isteminde bulunduğu, mahkemece aldırılan 20.06.2019 tarihli bilirkişi raporu ile çekteki davacı adına atılı keşideci imzasının kuvvetle muhtemel davacı eli ürünü olduğu" kanaatinin bildirildiği görülmüştür.

                              Anılan raporun "kuvvetle muhtemel" gibi ifadelerle kesin bir kanaat içermediği gözetildiğinde; mahkemece Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nden veya üniversitelerin güzel sanatlar bölümünden oluşturulacak yeni bir heyetten denetime elverişli yeni rapor aldırılması gerekli olduğundan, bu yöndeki istinaf isteminin kabulüyle, belirtilen yönde yeniden araştırma yapılması için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
                              HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 03/07/2019 tarih, 2017/706 E. - 2019/373 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 37,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 158,30 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK'nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.21/03/2022

                              23-
                              YARGITAY
                              12. HUKUK DAİRESİ
                              E. 2016/1048
                              K. 2016/13844
                              T. 11.5.2016
                              * KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS TAKİPTE İMZAYA İTİRAZ (Raporun Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Olmasının Ona Üstünlük Sağlamayacağı/Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin İmza İncelemesinde Son Merci Olarak Kabulü Hususunda Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığı - Alacaklı Tarafından Yeni Bir Bilirkişi İncelemesi Yapılması Talep Edildiğine Göre Mahkemece İspat Yükünün Alacaklıda Olduğu Kuralı Nazara Alınarak Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşturulacak Kuruldan Yasal İlkelere Uygun Olarak Rapor Alınarak Sonuca Gidilmesi Gerektiği)
                              * ADLİ TIP KURUMU RAPORU (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz - Raporun Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Olmasının Ona Üstünlük Sağlamayacağı/Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin İmza İncelemesinde Son Merci Olarak Kabulü Hususunda Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığı)




                              * İMZA İNCELEMESİ (Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Rapora Alacaklının Hüküm Kurmaya Elverişli Olmadığı ve Yeniden Bilirkişi Raporu Alınması Gerektiğini İleri Sürerek İtiraz Ettiği - Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşturulacak Kuruldan Yasal İlkelere Uygun Olarak Rapor Alınması Gerektiği/Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz)
                              * BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ (Raporun Adli Tıp Kurumundan Alınmış ve Heyetçe Düzenlenmiş Olması Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına Göre Ona Üstünlük Sağlamayacağından Bu Rapora İtibar Edilerek Sonuca Gidilemeyeceği - Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz)
                              * İSPAT YÜKÜ (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz - Alacaklı Tarafından Yeni Bir Bilirkişi İncelemesi Yapılması Talep Edildiği/Mahkemece İspat Yükünün Alacaklıda Olduğu Kuralı Nazara Alınarak Yeniden Uzman Bilirkişilerden Oluşturulacak Kuruldan Rapor Alınması Gerektiği)
                              * HÜKMÜN İÇERİĞİ (Gerekçeli Kararın Yazıldığı Tarihin Yer Alması Zorunlu Olup Kanunun Bu Emredici Hükmüne Aykırı Davranılmasının Doğru Bulunmadığı - Kambiyo Senetlerine Mahsus Takibe İtiraz)
                              2004/m.68/a,170
                              6100/m.297/1,309,310,311,312
                              ÖZET : Dava, kambiyo senetlerine mahsus takibe itiraza ilişkindir. Mahkemece imza incelemesi konusunda dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği adı geçen kurum tarafından düzenlenen raporda, mukayese belgelerin çoğunun fotokopi olduğu ve keşideci açısından ilgi ve irtibatın tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora alacaklının hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiği görülmüştür. Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yasal ilkelere uygun olarak rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
                              DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
                              KARAR : Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emirlerinin tebliği üzerine borçlunun yasal 5 günlük süreler içerisinde icra mahkemesine başvurarak imza itirazında bulunduğu, mahkemece, itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
                              Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK'nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
                              İİK'nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; "İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır" hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 447/2. maddesinde yer alan "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" düzenlemesi sebebiyle uygulanması gereken aynı Kanunun 211. maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.


                              Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir ( Hukuk Genel Kurulu'nun 6.2.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 K. sayılı kararı).
                              Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine dair borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine dair belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.
                              Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
                              Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu sebeple imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir.
                              Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.5.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 6.6.2001 tarih 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
                              Mahkemece imza incelemesi konusunda dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği adı geçen kurum tarafından düzenlenen 19.10.2015 tarihli raporda, mukayese belgelerin çoğunun fotokopi olduğu ve keşideci ... açısından ilgi ve irtibatın tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora alacaklının hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiği görülmüştür.
                              Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 7.10.2009 tarih ve 2009/12-282 Sayılı kararı).
                              Bu durumda alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yukarda yapılan açıklamalara ve ilkelere uygun olarak rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
                              Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
                              SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
                              kazancı.com

                              Kim bu yargıdaki kriptolar

                              Hürriyet Gazetesi Yazarı Nedim Şener'in yazısının bir bölümünden alıntıdır..

                              Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Danıştay 5. Dairesi’nin, FETÖ ile irtibat ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilen 178 ismin mesleğe dönmelerine karar vermesine ilişkin çok ama çok ön√emli bir açıklama yaptı.

                              Kim bu yargıdaki kriptolar
                              FETÖ’nün 40-45 yıldır ‘devlet içerisinde gizlendiğini’ söyleyen Kurtulmuş“Bunların çok çok büyük bir kısmı tasfiye edildi. Ama hâlâ devletin, kamunun içerisinde, muhtemeldir ki karda yürüyüp izini belli etmeyen birtakım kriptolar vardır. Bunlarla da mücadele edilmesi lazım. Yargının bu kararı da tabii gerekçesini şu anda bilmiyoruz ama bu kadar ciddi bir meseleyken böyle bir kararın alınmış olması herhalde FETÖ ile mücadeleye katkı sağlamayacaktır” dedi.
                              BAKAN BOZDAĞ’IN RAHATSIZLIĞI


                              Danıştay 5. Dairesi tarafından verilen kararlara tepki sadece Numan Kurtulmuş’un sözleri ile sınırlı değil. Hâkimler ve Savcılar Kurulu başta olmak üzere edindiğimiz bilgilere göre Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da kararlardan rahatsızlığını ilgili kurumlarla paylaştı. Yargı içinden ve dışından da gelişmelere çok sayıda tepki var.
                              Numan Kurtulmuş’un, “Karda yürüyüp izini belli etmeyen birtakım kriptolar vardır” cümlesinin üzerinde önemle durmak gerekiyor. Evet, devletin tüm kurumlarının, siyasetin FETÖ ile mücadelesi çok önemli ama yargı bu mücadelenin kazanılmasında en önemli güç merkezi.
                              YARGIYA DÜŞEN ÜÇ GÖREV
                              FETÖ ile mücadelede yargıya üç önemli görev düşüyor: Birincisi, yürütülen soruşturmaların adaletli bir karara bağlanması; ikincisi, yargı içindeki FETÖ’cülerin temizlenmesi; üçüncüsü de ihraç edilen hâkim ve savcıların görevlerine dönmesi ile ilgili kararların da sağlıklı alınması.
                              Numan Kurtulmuş’un sözünü ettiği “Karda yürüyüp izini belli etmeyen kripto” tanımına uyanları, FETÖ davalarında Yargıtay içtihatlarına bile aykırı biçimde verilen kararlardan tanıyabiliyoruz.
                              https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/kim-bu-yargidaki-kriptolar-42160826



                               

                              YORUMLAR

                              • 0 Yorum