Seçmen, 13 yıl boyunca partiyi yöneten Kılıçdaroğlu'na hâlâ büyük bir kredi veriyor.
24 Ağustos 2025 - 15:22
SAROS Araştırma Başkanı Burhan Eptemli:
“Seçmen, 13 yıl boyunca partiyi yöneten Kılıçdaroğlu’na hâlâ büyük bir kredi veriyor.”
CHP’de gözler yavaş yavaş 15 Eylül’e çevriliyor. Parti tarihinde belki de en kritik virajlardan biri dönülmek üzere. Mahkemeden “Mutlak Butlan” kararı çıkarsa, 38. Olağan Kurultay hükümsüz sayılacak. Böyle bir senaryoda ya Kemal Kılıçdaroğlu yeniden CHP’nin başına dönecek ya da parti yönetimi kayyuma devredilecek.
Bu ihtimalin gündeme gelmesiyle birlikte CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Kılıçdaroğlu’nun görevi kabul etmemesi gerektiğini dile getirmesi; buna karşılık Kılıçdaroğlu’nun “Ben kabul etmezsem kayyuma mı teslim edeyim?” çıkışı, partideki tartışmaları adeta alevlendirdi.
Dahası, bazı parti yöneticilerinin ve kendini partinin sözcüsü gibi gören kişilerin, Kılıçdaroğlu’nun geri dönmesi halinde halkın tepkisini alacağını ima eden seviyesiz açıklamaları da bu krizi büyüttü.
13 yıl boyunca Atatürk’ün koltuğunda oturan bir lidere “yüzüne tükürülür” gibi saygısız ifadeler kullanılmasına Özgür Özel’in sessiz kalması ise parti içindeki vefa tartışmalarını daha da derinleştirdi. Unutulmamalı ki, bugün Özel’i Milletvekili yaparak o makama getiren sürecin mimarı da bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’ydu
Di-En Araştırma: CHP Seçmeni Ne Diyor?
15 Eylüle doğru giderken ve bu süreç ile ilgili tartışmalar başlamak üzere iken Di-En Araştırma’nın CHP seçmenine yönelik yaptığı anket, aslında tabanın sesini net biçimde ortaya koyuyor:
•CHP kongresinin mahkeme kararı ile Mutlak Butlan ilan edilerek geçersiz kılınması halinde CHP’nin başına eski genel baskan Kemal Kılıçdaroğlu’nun mu, yoksa kayyımın mı gelmesini tercih edersiniz?
(Bu soru CHP’ye oy vereceğini söyleyen %34,7’lik kesime sorulmuştur)
• Kemal Kılıçdaroğlu geri gelsin diyenler: %72,8
• Kayyum atansın diyenler: %10,2
• Kararsızlar: %12,6
• Cevap vermeyenler: %4,4
Sonuçlar gösteriyor ki, tüm bu tartışmalara rağmen CHP tabanı, partinin geleceğini mahkemelerin ya da kayyumların eline bırakmak istemiyor. Seçmen, 13 yıl boyunca partiyi yöneten Kılıçdaroğlu’na hâlâ büyük bir kredi veriyor.
Parti içindeki bazı kesimlerin, “Kılıçdaroğlu dönerse halk tepki gösterir” açıklamalarıyla halk adına konuşması, tabanla yönetim arasındaki kopukluğu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Oysa anket çok net: CHP seçmeni, parti içi kişisel hesaplar veya kulislerle değil, iradesiyle konuşuyor. Seçmen iradesini görmezden gelmek, partiye uzun vadede büyük zararlar verebilir.
15 Eylül sonrası CHP’nin hangi yolu seçeceği bilinmez. Ancak ortada görmezden gelinemeyecek bir gerçek var: Siyasetin gerçek aktörü halktır.
Partinin geleceğini ne mahkemeler ne de parti içi klikler belirlemeli. Seçmen iradesi, en büyük meşruiyet kaynağıdır.
Bu kriz, CHP’nin demokratik reflekslerini ve halkla bağını yeniden gözden geçirmesi için tarihi bir fırsat sunuyor. Parti yönetimi, bu Araştırmadan çıkan mesajı iyi okumalı ve siyaseti halkın talepleriyle uyumlu hale getirmelidir.

“Seçmen, 13 yıl boyunca partiyi yöneten Kılıçdaroğlu’na hâlâ büyük bir kredi veriyor.”
CHP’de gözler yavaş yavaş 15 Eylül’e çevriliyor. Parti tarihinde belki de en kritik virajlardan biri dönülmek üzere. Mahkemeden “Mutlak Butlan” kararı çıkarsa, 38. Olağan Kurultay hükümsüz sayılacak. Böyle bir senaryoda ya Kemal Kılıçdaroğlu yeniden CHP’nin başına dönecek ya da parti yönetimi kayyuma devredilecek.
Bu ihtimalin gündeme gelmesiyle birlikte CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Kılıçdaroğlu’nun görevi kabul etmemesi gerektiğini dile getirmesi; buna karşılık Kılıçdaroğlu’nun “Ben kabul etmezsem kayyuma mı teslim edeyim?” çıkışı, partideki tartışmaları adeta alevlendirdi.
Dahası, bazı parti yöneticilerinin ve kendini partinin sözcüsü gibi gören kişilerin, Kılıçdaroğlu’nun geri dönmesi halinde halkın tepkisini alacağını ima eden seviyesiz açıklamaları da bu krizi büyüttü.
13 yıl boyunca Atatürk’ün koltuğunda oturan bir lidere “yüzüne tükürülür” gibi saygısız ifadeler kullanılmasına Özgür Özel’in sessiz kalması ise parti içindeki vefa tartışmalarını daha da derinleştirdi. Unutulmamalı ki, bugün Özel’i Milletvekili yaparak o makama getiren sürecin mimarı da bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’ydu
Di-En Araştırma: CHP Seçmeni Ne Diyor?
15 Eylüle doğru giderken ve bu süreç ile ilgili tartışmalar başlamak üzere iken Di-En Araştırma’nın CHP seçmenine yönelik yaptığı anket, aslında tabanın sesini net biçimde ortaya koyuyor:
•CHP kongresinin mahkeme kararı ile Mutlak Butlan ilan edilerek geçersiz kılınması halinde CHP’nin başına eski genel baskan Kemal Kılıçdaroğlu’nun mu, yoksa kayyımın mı gelmesini tercih edersiniz?
(Bu soru CHP’ye oy vereceğini söyleyen %34,7’lik kesime sorulmuştur)
• Kemal Kılıçdaroğlu geri gelsin diyenler: %72,8
• Kayyum atansın diyenler: %10,2
• Kararsızlar: %12,6
• Cevap vermeyenler: %4,4
Sonuçlar gösteriyor ki, tüm bu tartışmalara rağmen CHP tabanı, partinin geleceğini mahkemelerin ya da kayyumların eline bırakmak istemiyor. Seçmen, 13 yıl boyunca partiyi yöneten Kılıçdaroğlu’na hâlâ büyük bir kredi veriyor.
Parti içindeki bazı kesimlerin, “Kılıçdaroğlu dönerse halk tepki gösterir” açıklamalarıyla halk adına konuşması, tabanla yönetim arasındaki kopukluğu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Oysa anket çok net: CHP seçmeni, parti içi kişisel hesaplar veya kulislerle değil, iradesiyle konuşuyor. Seçmen iradesini görmezden gelmek, partiye uzun vadede büyük zararlar verebilir.
15 Eylül sonrası CHP’nin hangi yolu seçeceği bilinmez. Ancak ortada görmezden gelinemeyecek bir gerçek var: Siyasetin gerçek aktörü halktır.
Partinin geleceğini ne mahkemeler ne de parti içi klikler belirlemeli. Seçmen iradesi, en büyük meşruiyet kaynağıdır.
Bu kriz, CHP’nin demokratik reflekslerini ve halkla bağını yeniden gözden geçirmesi için tarihi bir fırsat sunuyor. Parti yönetimi, bu Araştırmadan çıkan mesajı iyi okumalı ve siyaseti halkın talepleriyle uyumlu hale getirmelidir.








YORUMLAR