SİNAN ATEŞ CİNAYETİNDEKİ AYRINTILAR !

A'dan Z'ye 'Kırmızı Pazartesi' cinayeti MHP İstanbul İl Yönetimi'nde olan Ufuk K.'nin eşinin hesabından tetikçilere üç seferde 97 bin TL gönderdiği öne sürülüyor. Paranın izi takip edilecek mi? Herkesin beklediği, kimsenin engel olmadığı Kırmızı Pazartesi cinayetinin büyük siyasi sonuçları olabilir.

Reklam
Reklam

Tam olarak bir ‘Kırmızı Pazartesi’ cinayetiydi. Herkes biliyordu namlunun ucunda olduğunu ve kimse engel olmadı. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş, Ankara’nın göbeğinde öldürüldü. Ölümlere neden olacak şiddet sarmalı yıllar önce başlamış ama devlet gözlerini kapatmıştı.

Sinan Ateş’ten önce de ülkücülerin adının geçtiği pek çok saldırı yaşandı ve hepsinde saldırganlar saatler içinde serbest bırakıldı. Bağlantıları gizlendi. İddianamelerde üyesi oldukları parti ya da dernekler anılmadı. Saldırı talimatı verenlerin üzerine gidilmedi.

Bu cezasızlık ve bitmeyen saldırılar elbette ölümlere neden olacaktı.

Üstelik Ülkü Ocakları içinde gerilim artıyordu.

Birgun gazaetesinden Timur Soykan'ın haberine göre, 2019 yılında Devlet Bahçeli’nin talimatıyla Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’na Sinan Ateş getirilmişti. 2020’de Devlet Bahçeli’nin sağlık sorunları baş gösterdi. Bu sırada yapılan bir toplantıda Sinan Ateş’in, Devlet Bahçeli sonrası için MHP’nin hazırlıklı olması gerektiğini söylediği kulaktan kulağa yayıldı. Devlet Bahçeli iyileşti ve söylenti kulağına gelince Sinan Ateş’i 2 Nisan 2020’de görevden aldı. Yerine ise Ahmet Yiğit Yıldırım’ı atadı.

Buna karşın Sinan Ateş, MHP içinde faaliyetlerine devam ediyordu. Devlet Bahçeli’ye bağlılığını her fırsatta ifade ediyordu. Ülkü Ocakları’nda güçlüydü ve yeni genel başkan ile arasında gerilim vardı. Sinan Ateş, aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesiydi.

Sinan Ateş, Ülkü Ocakları Başkanlığı’ndan alınmadan kısa süre önce ‘Yavuz Bahadıroğlu’ takma adıyla yazılar yazan Niyazi Birinci ile Atatürk tartışmasına girmişti. Ülkü Ocakları’ndaki gerilimde AKP ile ittifakın etkisi de vardı. Sinan Ateş’in içinde bulunduğu kesim Atatürk konusunda daha hassas ve Cumhur İttifakı’na tam olarak uyum sağlayamamıştı. Mevcut yönetim ise Türk-İslamcı çizgisinde daha keskindi ve yeni döneme uyumluydu.

2022 yılına gelindiğinde Ülkü Ocakları’nın mevcut yönetimi Sinan Ateş’i FETÖ’cü olmak’la suçluyor, fitne çıkartmakla suçluyor.

4 Mart 2022’de Ülkü Ocakları’nın yönettiği Orhun Haber sitesinde ‘Bir ihanet ateşi’ başlıklı yazı yayınlandı ve Sinan Ateş ihanetle ve ‘FETÖ’cülükle suçlandı. Yazıda ocağa girişinin yasaklandığı da anlatılıyordu.

Sinan Ateş’e yakın isimler de artık tedirgindi. Onlardan biri eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel’di. Sinan Ateş ile birlikte o da görevden alınmıştı. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı ve daha sonra Mersin Milletvekili olan Olcay Kılavuz ile aralarında gerilim yaşanıyordu.

Orhun Haber’deki yazıdan sadece 11 gün sonra eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel’e saldırı düzenlendi. Saldırıyı düzenleyenler Ülkü Ocakları üyesiydi ve Adana’dan üç ayrı araçla gelmişlerdi.

Aynı otelde bir gece kalmışlar ve bir banka şubesinden çıktığı sırada Çağrı Ünel’in etrafını sarmışlardı. Biri saldırı anını cep telefonuyla kaydediyordu.

Çağrı Ünel, saldırı sırasında ruhsatsız silahıyla ateş açtı, bir kişiyi yaraladı, göğsünden vurulan Emrullah Kaplan hayatını kaybetti.

Yıllardır devletin göz yumduğu saldırılar ölüme yol açmıştı.

Mersin Ülkü Ocakları’nın olaydan sonra yaptığı açıklamada Çağrı Ünel için “FETÖ’cü bir hainin Mersin’de tetikçiliğini yapan katil” deniliyordu. “FETÖ’cü hain” denilen Sinan Ateş’ti.

Emrullah Kaplan’ın ölümünden sonra Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ise “Bu alçak saldırıyı azmettirip destek olan tüm odaklardan hukuki süreci de yakından takip ederek her türlü hesabı en ağır şekilde soracağız” açıklaması yaptı.

Emrullah Kaplan’ın öldüğü olayla ilgili iddianamede Çağrı Ünel’e yönelik saldırının talimatını kimin verdiği yazılmadı.

10 kişinin Çağrı Ünel’in yerini nasıl tespit ettiği de iddianamede yer almadı.

Saldırıyı organize edenlerin bağlantıları, telefon kayıtları da incelenmemişti.

Ülkü Ocakları ve MHP üyesi oldukları bile belirtilmiyordu. Devlet yine gözlerini kapatmıştı.

Mersin’deki olaydan sonra 23 Mart 2022’de Efendi Barutçu, ‘MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’ye açık mektup’ başlıklı yazısına şöyle başlıyordu:

“Lütfen bu akan-ve korkarım ki akacak olan- kanı durdurun. Ahmet Yiğit Yıldırım ve Sinan Ateş’i ivedilikle huzurunuza davet edip kucaklaşmalarını sağlamalı… hareketimizin geleceği açısından bu alicenaplığı göstermeniz beklenmektedir.”

Ancak bu yapılmadı.

Aylardır Türkiye’nin dört bir yanına ziyaretler yapıyordu. MHP ve Ülkü Ocakları kimliğinden vazgeçmemişti.
İsmail Saymaz’ın haberine göre; MHP’ye lider olmanın hayalini kuruyordu.
Iğdır’a ziyaretinin ardından Iğdır’daki bazı ülkücüler sosyal medya hesabında Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ı etiketleyerek şöyle yazmıştı:

“Sen emret Genel Başkanım; Vatanın en doğusundan binlerce YİĞİT’in, bir YILDIRIM gibi tepelerine insin hainlerin.”

Sinan Ateş ile görüşen iki MHP’li dövüldü.

Kırmızı Pazartesi devam ediyordu ve artık cinayet çok yakındı.

Öyle ki İstanbul Ülkü Ocakları yönetimindeki bazı isimler, Twitter’da fotoğrafını paylaşan Sinan Ateş’e cinayetten sadece günler önce tehditler yağdırmıştı.

Sinan Ateş, İstanbul’da bazıları İyi Parti’ye geçen ülkücülerle buluşmuş ve ‘Davamızın aksaçlılarıyla’ notuyla fotoğraf paylaşmıştı.

 Fatih Altaylı’nın yazısına göre; yakın çevresine “Benim kalemimi kırmışlar. Haberi geldi. Her an bir şey yapabilirler” diyordu.

Bu nedenle yalnız gezmiyordu. Arkadaşı Selman Bozkurt koruması olarak sürekli yanındaydı ve belinde silah vardı.

30 Aralık günü Cuma namazını birlikte kıldılar.

Çukurambar’da yürürken üzerinde iki kişi olan motosiklet yaklaşıp durdu.

Motosikletin arkasındaki silahı doğrultup tetiğe bastı.

Sinan Ateş yere düşerken Selman Bozkurt silahına davrandı, o da sırtından giren kurşunla devrildi.

Sinan Ateş sol bacağından bir, sağ bacağından iki kurşunla vurulmuştu.

Bir kurşun karnına bir kurşun ise çene altı boynuna isabet etmişti.

Olay yerinde hayatını kaybetti.

Ankara’da çok sayıda güvenlik ve MOBESE kamerasının bulunduğu, polisin eksik olmadığı olay yerinden motosikletli tetikçiler kaçabildi.

DERİN BİR SESSİZLİK

Sonrası çok derin bir sessizlikti.

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, akademisyen, önemli bir siyasi öldürülmüştü ama MHP ve Ülkü Ocakları’ndan hiç ses çıkmıyordu.

Cinayeti kınamadılar ve taziye mesajı bile yayınlamadılar.
Her konuda sert açıklamalar yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da Sinan Ateş cinayetiyle ilgili tek kelime etmedi. Saray’dan da açıklama gelmedi.

Sinan Ateş’in Bursa’daki cenaze törenine de hiçbir MHP’li vekil ya da yönetici katılmamıştı. Bu sessizlikte Sinan Ateş’in iki kız çocuğunun cenazedeki ‘Baba’ çığlıkları yankılandı.
‘Kurtların sessizliği, MHP ve Ülkü Ocakları’nda büyük kırılmaya neden oldu. Sosyal medyada çok sayıda kişi MHP’den istifa ettiklerini açıkladı.

Sessizliğe karşı tabandan büyük tepki yükseldi ve bu MHP için susarak kapatamayacağı büyük bir soruna dönüştü.

Polis soruşturmasının ilk gününde motosiklet benzerliği nedeniyle bir kişi gözaltına alınıp serbest bırakıldı.
Sessizliğin devam ettiği her saat olayın kapatılacağı korkusu büyüyordu. İktidardan olayın tüm yönleriyle aydınlatılacağı sözü verilen Sinan Ateş’in eşi ise siyasi açıklamalar yapmadan soruşturmanın sonucunun beklenmesi çağrısı yaptı. İkinci gün soruşturmanın ilerlediği görüldü. Saldırıda motosikleti kullanan Doğukan Çep gözaltına alınmış ve çok önemli ipucu ele geçirilmişti.
Tetikçi Eray Özyağcı ise halen yakalanamadı.

MALTEPE ÇETESİ

Tetikçiler, İstanbul Maltepe Gülsuyu merkezli bir çetenin mensuplarıydı.

Sinan Ateş cinayeti aynı zamanda Türkiye’deki mafya düzeni ve siyasi bağlantıları konusunda önemli sonuçlar ortaya koyuyor. ‘Dodo’ lakaplı Doğukan Çep, 2013’te Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerini protesto için yürüyüş yapanlara ateş açmış ve Hasan Ferit Gedik’i öldürmüştü.

2015’te 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve yakalama kararı çıkarıldı.

Ancak 4 yıl boyunca yakalanmaması büyük soru işaretleri doğuruyor. Onu kimler korudu?

Ayça Söylemez’in haberine göre; ‘Gülsuyu Çetesi’nin silahla yaralama, yağma, insan kaçırma, uyuşturucu ticaretiyle dolu sabıkası var.

Ancak bu cinayet halen faaliyetlerine devam edebildiklerini ortaya koyuyor.

Polis soruşturmasının son günlerde ivme kazandığı ve olayın örtülmesine karşı bir direnç olduğunu görüyoruz.

Alican Uludağ’ın haberine göre; tetikçiler Doğukan Çep ve Eray Özyağcı, İstanbul’dan Ankara’ya getirildi.

Hasan Ferit Gedik’i öldürmekten 35 yıl hapis cezası alan firari Doğukan Çep’in yakalanmaması için şehirlerarası yolculukta nasıl önlem alındığı önemli ipuçları verebilir.

Bir iddiaya göre; tetikçilere Sinan Ateş’i bacağından vurmaları talimatı verilmişti. Selman Bozkurt silahını çekince çatışma çıktı. Ancak tetikçilerin bağlantılarını kurtarmak ve ceza indirimi almak için bu savunma yoluna sık başvurduğunu biliyoruz.

Cinayetten sonra Doğukan Çep’in eski Ülkü Ocaklar Genel Merkezi’nde görevli Tolgahan D. tarafından bir otomobille Gölbaşı’na götürüldüğü iddia ediliyor.

İddiaya göre; kamera kayıtlarından bu yolculuk tespit ediliyor.

Ancak Tolgahan D. bir MHP’li milletvekilinin evinde bulunuyor.

Gözaltına alınan bu kişi milletvekilinin savcıya yaptığı baskıyla aynı gün serbest bırakılıyor. Görevdeki iki özel harekât polisinin tetikçileri Ankara’da karşıladığı ve gözaltına alındıkları da iddia ediliyor.

YÖNETİCİLERE UZANIYOR

Soruşturma Gülsuyu Çetesi’yle geçmişten gelen bağları olan Ülkü Ocakları ve MHP yöneticilerine uzanıyor.

Alican Uludağ’ın haberinden öğrendiğimize göre; 20 Aralık’ta MHP İstanbul İl Yönetimi’ne giren Ufuk K. gözaltına alındı. Ufuk K.’nin Maltepe Ülkü Ocakları’nda uzun süre görev yaptığı ve Gülsuyu Çetesi’yle bağlantılı olduğu iddia ediliyor.

Ufuk K.’nin Gülsuyu Çetesi’yle cinayetten hemen önce para trafiğinin tespit edildiği öne sürülüyor.

Bir iddiaya göre; cinayetten hemen önce Ufuk K.’nin eşinin banka hesabı üzerinden Doğukan Çep’e 3 seferde toplam 97 bin TL gönderildi.
Bu paranın izi sürülürse önemli bilgilere ulaşılabileceği ifade ediliyor.
Ufuk K. ile Doğukan Çep’in geçmişte bir davada birlikte yargılandıkları da iddialar arasında. Bu dosyanın Yargıtay’da olduğu öne sürülüyor.

Ufuk K. ile bağlantılı ve geçmişte Gülsuyu Çetesi’nin davalarında avukatlık yapan Serdar Ö.’nün de gözaltına alındığı iddia ediliyor.

Bu avukat, İstanbul Ülkü Ocakları’nda başkan yardımcılığı görevinde bulunmuştu.

Yine geçmiş dönemde Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nde yöneticilik yapan Ömer Ş.’nin de gözaltına alınanlar arasında olduğu öne sürülüyor.

Son iddialara göre; cinayet soruşturmasında 30 kişi hakkında yakalama kararı çıkartıldı ve bunların çoğu Ülkü Ocakları ve MHP yönetiminde bulunan kişiler.

Milletvekilinin araya girmesiyle serbest bırakılan Tolgahan D.’nin tekrar gözaltına alındığı da iddia ediliyor.

Ancak azmettiricilerin daha yukarılarda olduğu yönünde rivayetler ülkücüler arasında yüksek sesle ifade ediliyor.

 Cinayet olayıyla bağlantılı milletvekiline dokunulup dokunulmayacağı, Ülkü Ocakları’ndaki bağlantıların tamamıyla aydınlatılıp aydınlatılamayacağı sorgulanıyor.

Devlet Bahçeli’nin dünkü grup toplantısında Sinan Ateş’in adını anmaması parti ve Ülkü Ocakları’ndaki tepkiyi büyüttü.

Sessizlikle sular durulacak gibi görünmüyor.

Mafya tetikçilerinin kullanıldığı siyasi cinayetten sonra MHP’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Sinan Ateş’in öldürülmesinin önemli siyasi sonuçları da olacak gibi…